Hasat zamanı gelmiş tarlalar gibi sararmış benzim.
Can gitmiş, kan çekilmiş, silinmiş sanki kader çizgim.
Oysa öylesine uzun uzadıya seni seyretmeleri sevdim.
Hayatın en güzel romanından alıntıymış gibi
Haberin yoktu bu renksiz bir çift gözden,
Senden sonra nasılda renklendiğinden
Baharların doldururdu gönül mevsimimi,
Kelebeklerin kanat sesleri dahi şahlandırırdı hevesimi.
Hayallerim öylesine başıboştu ki seni seyrederken,
Destek alırdım mavi demirli dükkanın kepenginden
Sabahları erken gelirdim aynı köşeye sırf senin yüzünden,
Zaman geçmez, kuşlar uçmaz, hayat akmazdı sen gelmeden.
Açık mavi bir elbisen vardı kareli, belinden aşağı pileli,
Ayakkabıların beyazdı çoğu zaman , saçların kumral uzun ve kurdeleli
Seni görünce bir başka gezegene ait olurdum, alemi hayaller sarardı.
Ne verdiğim sözün anlamı, nede yaptığım işin hayrı kalırdı,
Cam bardaklar gibi senden başka her şey bir anda kırılırdı.
Düzenli düzensiz ne varsa ufkumda silinirdi paldır küldür yıkılırdı.
O vakitler geçmesin, yolun sonu gelmesin, mavi elbiseli kız köşeyi dönmesin isterdim.
Sessiz dualarımla hiç bir şey yapmadan, yutkunmadan, nefes dahi almadan beklerdim.
Gelirdin, geçerdin, farkıma bile varmadan giderdin, ben kendi kendime eriyip biterdim.
Sen olsan da olmasan da, Zaten hep acınası, bir baş belası, Azraildende beterdim.
Umutlarım sarmaşıklar gibiydi, her zaman her yere olur olmaz, sebepsizce tutunurdu.
Baharlar geldi geçti, gözlerinin uzaklardaki arayışı, saf umutlarımı bir sonbaharda kuruttu.
O köşe başından bitmişti yalnız başına geçmelerin, ilk başta daha acı olsa da iç çekmelerim.
Alışmaya başlamıştım alışamayacağımı sandığım platonik sancılarıma.
Kendi kendime dertleştiğim delikanlı çağımın ağrı kesicilerle dinmeyen ağrılarına.
Kaç zaman geçti asırların üzerinden, dün bir bugün iki yüz yıl dedirttiren.
Gecelerin tamda uçuruma düşmeye başladığım o vakitlerinde ölesiye delirten.
Eskisi gibi değildi artık hiç bir şey, akasya dallarından sökülmüştü saçlarını uçurun salıncak,
Bulutlar kararmıştı, her sokakta bir çığlık, seni gördüm nasıldı bu halin, ölesiye acınacak.
Varlığın darlığında bir hayata köle olmuşsun, bir kaç çocuğu peş peşe doğurmuşsun.
Hayatını bir hırs için iki mevsim arasında acılarla zehir zıkkım yoğurmuşsun.
Sordum öğrendim nasılda durgun sulardan kaçıp kürekleri mutsuzluğa çektiğini,
Hayallerinin pimi çekilmiş bomba gibi bir anda patlayıp saman alevi gibi sönüp bittiğini.
Sana yine sessiz dualar ediyorum vakitli vakitsiz kapatıp gözlerim, ellerin elinde mutlu ol diye,
Hasat olmuş bir maziden o köşe başından geçen mavi kız kaldı bir tek geriye geriye...
Yasin PAMUK
Hasata uğramış sevdaların mevsim bekleyen tohumlarına itafen...